DEPREM KORKUSU NASIL ATLATILIR?

Deprem bölgesindeyiz.Türkiye'nin zemini fay hattı dolu ve deprem tehlikesiyle yaşamamız gerekiyor.

Değerli okurlar,

Öncelikle yurdumuzu bir kara kabus gibi eline geçiren deprem’den dolayı   hepinize geçmiş olsun dileklerimi sunmak istiyorum.Vefat eden kişiler için başsağlığı dilerken ve yaralılara da acil şifa’ya kavuşması en büyük isteğim.

Aslında bu sayıdaki sizlerle paylaşacağım yazı bambaşka bir konu hakkındaydı. Ama son gelişmeden dolayı değiştirmek istedim editörlerimize yazarak.

Sizlere bahsetmek istediğim konu deprem sonrası insanlarda  oluşan “deprem sonrası” psikolojik davranışlar ve mücadele yöntemleri olacak.

Deprem, üzerinde hiçbir kontrolümüzün olmadığı, aniden gelen, psikolojimizi oldukça olumsuz etkileyen bir doğal afet. Felaketleri önleyemememiz veya öncesinde haber alacak bilimsel bir teknolojiye sahip olamamamız bizi bazı savunma mekanizmaları oluşturmaya itiyor. Her ne kadar bilim adamları gelebilecek tehlikeleri söyleseler de yer ve yere bağlı gün ve saatler belirlenemiyor.

Yapılan binaların sağlam olmaması ,organizasyon eksikliği, denetim vs gibi konulara da değinmeyeceğim.Bu konulara devlet büyüklerimiz artık zamanla daha iyi tedbir alacaklardır diye düşünüyorum.

Özellikle deprem  gibi doğal afetlerde insanların birilerine, veya başka  bir güce inanma ihtiyacı artar. İnsanlar kendilerini psikolojik olarak garanti altına almak isterler Bazende birkaç köpeğin aynı anda havlaması büyük bir deprem habercisi olarak kabul edilir ve buna göre önlemler alınır.

Deprem sırasında ve sonrasındaki tepkiler, her insanda farklılık gösterdiği gibi hepimizde olan ortak duygu; korkudur. Kişinin karakteri, depremin şiddeti de depreme verilen tepkiyi değiştirebilir. Örneğin kaygı bozukluğuna yatkın olan bir birey, depremi yaşadıktan sonra birkaç gününü hatta birkaç haftasını geceleri ışık açık uyuyarak geçirebilir; bazısı deprem olma olasılığına karşın hemen kaçmak için kapıya daha yakın olan bir odada yatabilir; bazısı ise günün boyunca (özellikle gece) dışarıda kalabilir.Bu ve benzeri davranış biçimlerini görmekteyiz .Bunların çoğu bazen anlamsız da gözükebilir sizlere .

Geçtiğimiz günlerde meydana gelen ve 10’dan fazla şehiri 13 milyon vatandaşımızı etkileyen deprem de yaşamımızın ve dünyanın döngüsünün bir parçasıdır. Fakat bilimsel açıdan rahatlıkla açıklayabilsek de söz konusu afetleri deneyimlemek ve onların yarattığı etkilerle baş etmeye çalışmak pek kolay olmayabiliyor. Deprem, yalnızca içinde yaşadığımız evleri değil, hayatımızın diğer alanlarını da sarsacak etkilere neden olabiliyor. Sevdiğimiz insanları kaybedebiliyor, hem kendimiz hem yakınlarımız fiziksel yaralanmalar yaşayabiliyor ya da çevremizde gördüğümüz pek çok acı olaya tanıklık edebiliyoruz. Bu duruma ağır veya hafif maddi birçok hasar eklenebiliyor. Dolayısıyla tüm bu kayıplar birtakım psikolojik süreçleri de beraberinde getiriyor.

Bu sorunla nasıl başetme aşamasına gelmeden evvel sizlere depremde oluşan 3 dönemi aşağıda belirtiyorum.

Şok Dönemi

Deprem sırasındaki ve hemen sonrasındaki dönemdir. Duygusal süreçler, biyolojik tepkileri etkiler. Örneğin korku hissettiğimizde savaş veya kaç tepkilerini veririz. Ya korktuğumuz durumla savaşır ya da o durumdan uzaklaşmak için kaçarız. Şok sürecinde kişide ileri derecede duygusal tepkisizlik oluşur .

 Kişi ne korku hisseder ne de başka bir duygu. Yakınlarını depremde kaybeden ve duygusal tepkisizlik yaşayan depremzedeler, bu süreçte kaybettiklerine dair hiçbir duygu hissetmezler. Kendilerine yüksek derecede şok hakimdir. Yaralılara yardım etmez veya kendi yaralarının bile farkında değillerdir.

 Ayrıca bu duygular her artçı sarsıntıda veya depremi  hatırlatan uyaranlarla karşılaşıldığında tekrar edebilir. Sonrasında çevrede oluşan kaotik atmosfer; yıkımlar, gürültüler ve birçok acı görüntü şimdiye ve geleceğe karşı güvensizlik, belirsizlik ve hayal kırıklığı duyulmasına neden olabilir. Yakınlara ulaşmak için gösterilen çaba ve bu süreçte hem çevreden hem medyadan maruz kalınan çeşitli haberler yukarıda sayılan olumsuz deneyimleri büyütebilir ve bunlara öfke ve çeşitli agresif davranışlar eklenebilir.

İlerleyen zamanlarda her ne kadar ilk şok anını atlatmış olunsa ve fiziksel iyileşme  süreci başlamış olsa da kayıpların getirdiği yoğun acı devam edebilir. Eğer varsa geçmiş kaygılarırın tetiklenebileceğini söylemek gibi; deprem esnasında veya depremin ilk günlerinde yaşanan kaygıların da devam edebileceğini belirtmek gerekir.

Bu süreçte zaman ve yer kavramı da şaşabilir. Kişi acıktığını bile hissetmez, yemek yemez. Şok tepkisi, depremzedenin bir savunma mekanizmasıdır. Süreç 1-2 gün arasında değişiklik gösterebilir. Bazılarında ise tam tersi bir etki olabilir. Örneğin kişi, ani bir çılgınlık hissiyle kendini kurtarabileceğine inanarak yüksek kattaki bir camdan atlar ve ölür.

 Pasifleşme Dönemi

 Depremzede, yardıma gelenleri dinler, dediklerini yapar. Fakat kendi başına basit işlerini yapmakta bile yetersizdir. Bir yönlendiriciye ihtiyacı vardır. Adeta kendine bir ebeveyn arar. Süreç içinde kendine gelmeye, daha bilinçli davranmaya başlar.

 Toparlanma Dönemi

  Kişi, yüksek kaygı halindedir. Uykuları yarım yamalaktır, en ufak seste bile irkilir. Sürekli kabuslar görür. Evde uzun süre duramaz. Bu evrede kişi, hayatının düzeleceğine ve normale döneceğine olan inancını kaybederse bazı suçlar işleyebilir veya kendine zarar vermeye kalkışabilir. Süreç ile başa çıkabilen kişilerde bu dönem iki üç gün içinde geçer.

Depremin Psikolojik Ağırlığının Uzun Dönem Etkileri

 Bu bölümde sözedeceğim kişiler özellikle deprem sırasında bir yakınını kaybeden mağdurlardır. Örneğin, aynı evin içinde çocuklarını kurtaramayan; fakat kendisi sağ kalan bir baba, kendini suçlayarak, çocuklarının ölümünden kendini sorumlu tutarak ağır bir depresyona girebilir. Hayattan hiçbir zevk almaz, bu yüzden de yaşama isteği neredeyse yoktur. Bu gibi belirtiler 1-2 aydan fazla sürdüğünde mutlaka tedavi görülmesi gerekir. Kişi, yaşama karşı olan isteksizliğiyle kendi canına kıyabilir.

Enkaz altından çıkarılan bir kişide ise şok süreci ve ölüm korkusu yüksek derecede artabilir. Uzun süre evine giremeyebilir veya  çok uzun süre uyuyamama durumu yaşayabilir. Ölümün kıyısından geçen bu depremzedelerde kalıcı etkiler görülebilir. Günlerini, zamanı bilinemeyen ölüme karşı tetikte olarak geçirirler. Yaşamanın boş olduğuna inanır veya aksine "Her an ölebilirim öyleyse istediğim şekilde yaşayayım." inancıyla ailelerini ve sorumluluklarını boşlayabilirler. Kendilerini alkole veya uyuşturucuya verenler de vardır.

 Kişi, kendisini garanti altına almak ister, bu şekilde kendini teselli eder. 

Sizin için buradayız, bizimle iletişime geçin

Hizmetlerimiz ve fiyatlandırma hakkında daha fazla bilgi için lütfen Bize Danışmaktan çekinmeyin.

Sizi Arayalım