Yedi sekiz sene evvel, o zamanlar çalıştığım uluslararası bir şirketin toplantısı için Amerika Birleşik Devletlerine gitmiştim. İkinci gün konuşmacı olarak gelen satış ve pazarlama gurusu bir Amerikalı, satış ve iletişimle ilgili bir saatlik bir konferans vermişti. O konferanstan iki tane önemli başlık aklımın köşesinde kaldı. Bunlar;
Sunumlar günlük iş hayatımızda gerek satış gerekse de satış sonrası hizmetlerde sık sık kullandığımız bir araç olduğu için ( hala kullanılıyor ) bu söylem ilgimi oldukça çekmişti. Nasıl olacaktı sunumsuz bir dünya ? Ama aslında anlatmak istediği şuydu. “Değişen dinamik dünyada insanların vakti az .Gereksiz slaytlarla veya bilgilerle insanları sıkmamak gerekiyor. Anlatacaklarını kısa ve öz anlat” diye devam etmişti.
Aslında yirmi, otuz sayfalık sunumları artık kimse dinlemiyor.İnsanlar mal veya hizmetin kendisine faydasıyla ilgileniyor ve eğer sonunda bir gelir veya fayda olacaksa veya hayatını değiştirecekse o paylaşımları dinliyor. Dolayısıyla yapılacak sunumun 5/6 slayt’ı geçmemesi gerekiyor. Birinci slayt en önemli slayt. Anlatılacakların çoğu o girişte özet olarak verilmeli. Bir de son slayt önemli. Elde edilecek fayda ve kazançların gösterilmesi gereken slayt. Ortadaki slaytları da sevimli görsellerle pekiştirin ki karşınızdakinin ilgisi azalmasın.
Buradan da bağlantılı başka bir konuya geçmek istiyorum. Müşterinize ürün veya hizmetinizin bütün özelliklerini anlatmak yerine, üç temel özelliğini vurgulayın. Sunduğunuz bir hizmetin sayısız faydasını anlatmak yerine üç temel faydasına odaklanın.
Nedeni şu ; İnsan zihni sadece üç unsuru kısa süreli belleğinde tutabilir. Üçlü grupların akılda kalıcılığı ile etki gücü daha yüksektir. Fransızların sloganı “ Özgürlük,Eşitlik,Kardeşlik’tir “ Buna bir unsur daha eklense akılda kalıcılığı olmazdı. “Türk’üm, Doğruyum, Çalışkan’ım “ diye başlardı andımız. En çok da bu kısmını hatırlarız.
“Üç unsur kuralı” sadece karşımızdakine yönelik değildir. Aynı zamanda kendi zihnimizi de konuya ve hedefe odaklanmamızı sağlar. Örneğin; Büyük İskender, seferlerine giderken yanında üç nesne götürür bunları her gece yatarken yastığının altına koyarmış. Bunlar; bir hançer, bir kutu ve içinde İlyada’nın bir kopyası. Amacı; sadece üç konuya odaklanması içinmiş. Yastığının altına koyduğu hançerle, suikaste kurban giden babasıyla aynı kaderi paylaşmama isteğine karşı önlem alır, Persli rakibi Darius’tan savaşta ele geçirdiği kutuyla da rakibini gereken şekilde yenilgiye uğratamadığını kendisine hatırlatırmış. Kutunun içinde taşıdığı ve ona yol gösterdiğine inandığı Homeros’un İlyada eseriyle ise dünyayı fethedebileceğine inanırmış.
Sunumların ve yazılı anlatımların etkileyiciliği ile hatırlanabilirliği açısından bakıldığında “ Giriş, Gelişme, Sonuç “ kurgusu boşuna değildir.
Özellikle anlatımlarda bu “ 3 unsur kuralı “ aşağıdakileri gayet iyi başarır.
Bilinen 3 Unsur örneklerinden bazıları ; Sezar’ın “ geldim,gördüm,yendim”, Allahın hakkının 3 olması, Hristiyan inancındaki “ baba – oğul – kutsal ruh “ aklıma gelenler arasında.
Masalda lambadan çıkan cin bile Alaattin’e iki veya dört değil de üç dilek hakkı verir.
Az evvel bana ait Yaşam Koçu tanıtım sunumumda dikkatimi çekti. Ben de üç unsuru kullanmışım.
Ali AKTUĞ
FARKINDALIK, GELİŞİM ve DEĞİŞİM.
Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir.
Sevgiyle kalın…
Hizmetlerimiz ve fiyatlandırma hakkında daha fazla bilgi için lütfen Bize Danışmaktan çekinmeyin.