Aslında psikoloji benim uzmanlık alanım değil ama, gerek iş yaşamımızda gerekse de tüm ilişkilerde psikolojik davranışların hayatımızı etkilediğini, olumlu veya olumsuz olarak değiştirdiğini sizlere hatırlatmak istiyorum. Özellikle " Davranış Bilimi " açısından psikolojiyle bir şekilde ilgilenmek gerektiğine inanıyorum.
Koçluk yaparken bazı teknikler ve yaklaşımlar var. Benim beğendiğim ve ugulamaya çalıştığım,
" Pozitif Psikoloji"
Hadi gelin aşağıdada biraz bu konulara değinelim;
20.yüzyılın başında psikolojinin 3 görevi vardı:
1 - Zihinsel rahatsızlıkları iyi etmek;
2 - Bireylerin hayatlarını daha dolu ve mutlu geçirmelerini sağlamak;
3 - İnsan yeteneklerinin güçlü taraflarını ayrımsamalarına yardımcı olmak.
20.yüzyılın ortasındaki toplumsal dinamikler, psikolojinin görüntüsünü değiştirmiştir. Önceleri araştırmalar hep patoloji odaklı sürdürülmekteydi. Böyle olunca aslında psikolojinin diğer önemli 2 misyonu göz ardı edilmişti. (İnsanların dolu dolu bir hayat yaşamaları ve yeteneklerinin farkına varmaları)
Psikoloji insanları sınıflandıran hastalıklı ya da sağlıklı olarak yargılayan bir alan konumuna geldi. Psikolojinin deneysel odağı, bireysel rahatsızlıkları değerlendirme ve iyileştirme üzerine odaklandı.
Pozitif Psikoloji, psikolojinin unutulan diğer iki misyonunu gün ışığına çıkarmıştır. Psikoloji sadece bireyin hastalıklarıyla, zayıflıklarıyla ilgilenmez, bireyin kendi kaynakları, güçlü yönlerini de ele alır. Tedavi sadece yanlış olanın düzeltilmesi değil, doğru olanın ortaya çıkarılması ve kişinin kendini gerçekleştirebilmesine yardımcı olmaktır. Psikoloji sadece hastalık ya da sağlık değildir, ayrıca iştir, eğitimdir, gelişme ve büyümedir. İnsan davranışının getirdiği tüm sorunlara ve çatışmalara bilimsel metotlar kullanılarak çözülmesine yardımcı olmak psikolojinin temel işlevidir.
Özetle, geleneksel psikoloji var olan patolojiyi ortadan kaldırmaya çalışırken, bunlar ortadan kalktığında tüm sorunların çözülmüş olacağını varsayar. Ama birileri bunu yaparken başkaları da geliştirilmesi gereken pozitif davranış özellikleri üzerinde durmalıdır. İşte bu da "Pozitif Psikolojinin " alanıdır.
İYİMSERLİK VE ÖĞRENİM ORTAMLARI
İyimserlik ve ilham, öğrenme ile bağlantılıdır.
"İyimserlik çaresizliğin antitezidir ve umut, sorumluluk ve hayata genel bir olumlu eğilimi vurgular." (Hoy, 2008)
96 lisede yapılan bir çalışmada iyimserliğin doğrudan öğrenci başarısı ile ilişkili olduğu bulundu (Hoy, 2006). Bu çalışma iyimser bir okul ortamını aşağıdaki özelliklere sahip olarak tanımlamıştır:
*Akademik öncelik
*Yüksek ama ulaşılabilir hedefler
*Düzenli ve ciddi bir öğrenme ortamı
*Çalışkanlık için Motivasyon
*Akademik başarıya saygı
*Etkinlik Toplu inancı
*Öğrenciler akıllarına koydukların elde edebileceklerine inanırlar.
*Öğretmenler öğrencilerin elde edebilieceklerine yardımcı olabileceklerine inanırlar.
SELIGMAN VE CALISMALARI
Martin Seligman bir Amerikan psikolog, eğitimci ve kendi kendine yardım kitaplarının yazarıdır. Öğrenilmiş çaresizlik teorisini bilimsel ve klinik psikologlar arasında oldukça popülerdir.
Seligman, Pennsylvania Üniversitesinde Pozitif Psikoloji Merkezi'nin direktörüdür. Seligman, iyimser Çocuk, Çocuk Oyunu, Öğrenilmiş İyimserlik, Gerçek Mutluluk ve Güzelleşmek gibi pozitif psikoloji konuları hakkında kitaplar yazmıştır.
Seligman temel deneyleri ve "öğrenilmiş çaresizlik" teorisi depresyon çalışmalarının bir uzantısı olarak, 1967 yılında Pennsylvania Üniversitesi'nde başladı. Genellikle olumsuz durumu önlemek için yetersizlik yaşadıktan sonra Seligman bir insan veya bir hayvanın hareket veya belirli bir durum karşısında çaresizce davranmaya başladığını öğrendi. Buna bir psikolojik durum olarak öğrenilmiş çaresizlik dedi, daha sonra teorisini geliştirdi.
Seligman ciddi depresif hasta ile gördüğü bu benzerliğe öğrenilmiş çaresizlik diyerek, psikoloji biliminde yepyeni ufukların açılmasını sağlamıştır.
Hizmetlerimiz ve fiyatlandırma hakkında daha fazla bilgi için lütfen Bize Danışmaktan çekinmeyin.